Bu hafta Salih Amel konulu vaazımız gerçekleştirdik. “Salih amel”, din dilindeki yaygın kullanımı ile öncelikle Allah Teâlâ’ya ibadet ve taatte bulunmak, Allah’ın kullarının yararına faydalı işler yapmak demektir. Helâl ve meşru olan her türlü iş, şayet düzgün, sağlam, dürüst yapılıyorsa bu, salih amel olarak nitelenir. Birçok âyet ve hadiste “amel” ile daha çok ecir/sevap kazanmak için yapılan çeşitli ibadet ve taat dile getirilir; bununla birlikte “salih amel” kavramının kapsamının çok daha geniş olduğu unutulmamalıdır.
Yüce Allah yüze yakın ayette, “iman eden ve salih amel işleyen” buyurarak iman etmekle salih amel işlemeyi yan yana zikretmiştir. (Bakara, 2/25, 62, 82, 277) Ayetlerde geçen “salih amel işleyenler” nitelemesi, başta ibadetler olmak üzere her türlü olumlu ve yararlı davranış ve işleri ifade etmektedir. Salih amel, Müslümanlara sadece âhiret mutluluğu değil, güzelliklerle dolu bir dünya hayatı da sunmanın yoludur: “Erkek veya kadın, kim mümin olarak salih amel/iyi iş işlerse, elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız ve onların mükâfatlarını, yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz.” (Nahl, 16/97) âyeti imanın ve salih amellerin, öncelikle “dünyada hoş bir hayat sağlayacağı” üzerinde durulmaktadır. Bu anlamda Yüce Rabbimiz, “Andolsun, Zikir’den sonra Zebûr"da da, "Yeryüzüne muhakkak benim salih kullarım vâris olacaktır." diye yazmıştık.” (Enbiyâ, 21/105) derken, yeryüzü egemenliğinin salih amel işleyen birey ve toplulukların hakkı olduğunu ilân etmektedir.